18 Eylül 2007 Salı

arkadaslar okuyunuz lütfen

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) edindiği bir sırdan dolayı içi içini yerken,derin bir düşünce halindeyken,Hz.Ali(r.a) yanına geldi Efendimizin düşünceli halini merak edip sordu: Ya Resulullah anam babam sana feda olsun,sizi böyle düşündüren,kederlendiren nedir? Efendimiz O'na: Ya Ali bu sırra dayanamazsın dedi. Hz.Ali(r.a.) ALLAHU TEALA'nın arslanı ALİ,hemen büyük bir cesaretle:"Efendim anam babam size feda olsun ne olur söyleyin" dedi. Efendimiz "Peki ya Ali" dedikten sonra açıklayınca sırrı Hz.Ali(r.a)'yi daha o dakika yüreğinde büyük bir sızı karşıladı ve "Efendim ben biraz dışarı çıksam müsade eder misiniz?" diye sordu ve çıktı... Hz.Ali(r.a) artık kendinde değildi,ne olduğunu anlayamadı kendine,dünya üzerinde en çok huzur bulduğu mekandan uzaklaşıyor ve Mekke dışında çölde kurumuş bir su kuyusuna kadar koşa koşa gidiyordu.İçi feci şekilde yanıyor bu sırrı taşıyamıyacam diye kendi kendine kahrediyordu fakat yapamıyacaktı bağırmak geliyordu içinden ve kuyuya eğilerek bağırdı:HUUUUUUUU!!!... Hazret rahatlamıştı ve tekrar huzur yuvasına doğru koşmaya başladı fakat o kurumuş su kuyusunu sıkıntı kapladı,sır onuda yaktı kavurdu,kuyu bile rahat edemedi ve içinden su fışkırmaya başladı.Su öyle bir çıkıyordu ki durmuyordu su ve öyle boşalmıştı ki taştı kuyu kendini aştı suyun boyu... Derken orayı bir sazlık kapladı,cennet mekanlarından küçük bir parsel halini aldı adeta... Bir gün o güzel mekana koyunlarıyla birlikte susuzluktan yanan bir çoban geldi.Susuzluğunu giderirken rüzgarın etkisiyle ses çıkaran kamışlar dikkatini çekti.İçlerinden bir tanesini aldı ve kopardı. Evine vardığında bir kenara koydu ve altı veya yedi ay hiç ellemedi sonra önce içini dağladı.Daha sonra üstüne yedi delik açtıktan sonra bir üfledi ki çıkan ses Hz.Ali(r.a.)'nin sıkıntısı,feryadı,haykırışı,rahatlayışı,açılışı olan HUUUU!!!... sesiydi. O an bülbüllere gam düştü gamlarından ötmeye başladılar güllere. Güllerin Efendisi Muhammed MUSTAFA(s.a.v)'in derdine artık herkes vakıftı kısmen ve dertleniyordu kainat bi ahuzar eden o sesle: HUUU!!!...

BİZLER

Bizler bu cennet vatanın güzel dili türkçenin devamını ve gelişimini sağlayacak,bu dili evrensel bir dil haline getirmeye çalışacak olan dinamik ve vatan sever gençleriyiz. Sitemize hoş geldiniz! Bizleri yalnız bırakmamanız dileğiyle.

dadaloğlu

Dadaloğlu, Osmanlı Devleti'nin Anadolu Türkmenlerini iskan politikasına tepki olarak doğmuş isyanlarda yer aldığı anlaşılan tanınmış bir halk ozanıdır. Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bir bilgi olmamakla beraber eldeki kaynaklardan 1785-1868 olarak belirlenmiştir. Başka bir deyişle, Dadaloğlu’nun 18.yy’ın son çeyreğinde doğup 19.yy’ın ortalarında öldüğü bilinmektedir. Güney illerinde dolaşan Türkmen topluluklarından Avşar boyundandır.
Yaşamı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımız Dadaloğlu’nun şiirleri yazılı kaynaklar aracılığıyla değil sözlü gelenek sayesinde bugüne ulaşmıştır.Dadaloğlu Anadolu'nun halk şiiri geleneğine damgasını vurmuş bir sanatçıdır aynı zamanda.
Osmanlı Devleti'nin göçebe Türkmen aşiretlerini toprağa yerleştirmek için verdiği uğraş, yer yer baş kaldırılara ve küçük çaplı savaşlara neden olmuştur. Dadaloğlu'nun şiirleri yerleşik yaşama geçmek isteyen Türkmen aşiretlerinin bir çığlığı sözlü bir tarihi sayılır.
Asıl adı Veli. Türkmen-Avşar aşıklarının önde gelenlerinden. Kul Mustafa mahlasını da kullanan Aşık Musa’nın oğlu. Toros dağlarında Kozan, Erzin, Payas yörelerinde yaşayan göçebe Türkmenlerin Avşar boyundan. Az da olsa eğitim aldı. Avşar beylerinden Küçük Alioğlu ile Kozanoğlu’nun yanında imamlık, katiplik yaptığı anlatılır ama bu konuda yeterli bilgi yok. Daha çok Gavurdağı ve Ahır Dağı yörelerinde yaşadı. Çukurova'yı, Toroslar'ı, Orta Anadolu'yu dolaştı. Şiirlerinde göçerlik koşullarını, döneminde orta Anadolu’da hüküm süren aşiret kavgaları ve aşiretlerin Osmanlı Devleti ile savaşlarını duru ve yalın bir dille yansıttı. Dili Anadolu Türkmen boylarının kullandığı halk Türkçesi.
Asıl ününü kavga türküleri ile yaptı ama duygu ve aşk konularını da aynı başarıyla işledi. Yüz kadar şiiri sözlü kaynaklardan derlenerek günümüze ulaştı. Bu derlemeleri Cahit Öztelli, Taha Toros, Haşim Nezihi Okay, Ahmet Z. Özdemir ile Saim Sakaoğlu yayınladı. Diğer 19'uncu Yüzyıl halk ozanlarından iki noktada ayrılır. Kent yaşamından uzak kaldığı için şiirlerinde hep göçerlik ortamını yansıttı. Diğer yandan yine kentte bulunmayışı nedeniyle çağdaşı halk ozanlarında sık rastlanan divan şiirine yakınlık onda hiç görülmez. Karacaoğlan'ın aşk ve doğa şiirlerindeki üstün yeteneği ile, Köroğlu'nun yiğit ve kavgacı anlatımını birleştirir.
Mezari Sivas Sarkisla Ilcesine bagli

DÜŞLER ŞEHRİ

Düşler şehrindeyim bu gece
Kendimi arıyorum
Kimi zaman bir türkünün namesinde
Kimi zaman karanlıkta
Kendimi arıyorum
Düşler şehrindeyim bu gece
Kendimi arıyorum
Türlü fikirler geçiyor aklımdan
Türlü kişiler
Onları düşünüyorum
Gözlerim doluyor
Aglamak istiyorum aglayamıyorum
Düşler şehrindeyim bu gece
Dokunmayın bana kendimi arıyorum
Var oluşlarda kaybolan
Gençligmi, direnişimi, sevdamı
Ne olur dokunmayın bana
Arkadaşlar bu seneki sorumlu olduğumuz dersler hakkında bilgisi olanlar lütfen sayfamıza göndersin.

Türkçeyi sevenler bizi yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim

Türkçeyi seven ve günlük hayatında kullanan kişiler bu vatan sizlerindir.Onu daha yüksek bir yere taşımak sizin elinizdedir.